ANADOLU SELÇUKLULARI

Karamanoğlu Mehmetbey'i tanıtmak üzere kaleme aldığı­mız  kitabımızın giriş bölümünün sonunda 1265-1280 tarihleri arasında geçen yaklaşık on beş yıllık dönemin, Anadolu Türk tarihinin kaderinde bir <Dörtyol ağzı> benzetmesi yaparak o noktaya <Kader Kavşağı> dedik. Kavşağın bir tarafında Moğollar, diğer tarafta Memlükler ve Sultan Baybars, bir tarafta Anadolu Selçukluları, diğerinde Karamanoğulları. Tam merkezde de tarihe şekil veren bir büyük insan: Karamanoğlu Mehmetbey demiştik.

Konumuzun, Anadolu Selçukları bölümünü, kuruluşundan itibaren kısa kronolojik notlar halinde Prof. Dr. Yaşar Yücel- Prof. Dr. Ali Sevim, Aksarayî Kerimeddin Mahmud, İbni Bibi, Gregory Abû'l-Farac'tan özetleyerek yine aynı "Kader Kavşağına" ulaşacağız:

Sultan Süleyman Şah I. ( 1077 – 1086. Kutalmışoğlu )

1092-1107 tarihleri Sultan I. Kılıçaslan devridir.

1101'de Bizans İmparatoru Aleksios, Marmara kıyıları, İzmir, Antalya'yı, Sultanla anlaşıp Bizans hudutları içine aldı.

1101'de Kılıç Arslan, Haçlı ordusunu Ereğli’de yok etti.

2 Eylül 1106: K. Arslan, anlaşma suretiyle Malatya'yı aldı.

1109'da, Malatya'daki emirler Mesud'u hapisten çıkarıp Sultan ilân ettiler. Sultan Mesud I. Konya'ya gitti, başkent yaptı.

1110-1116: 3. Sultan, Şahinşah  (Sultan Melikşah) devridir.

29 Kasım 1115'te şiddetli bir zelzelenin Maraş’ı yer altına gömüp, şehrin bir mezarlık olduğunu Abû'l Farac nakleder.

1116 Selçuk Sultanlığı, I. İzzeddin Mesud'dadır. Anadolu Selçuklu devri başlamış, Mesud 1155’e kadar Sultandır.

1118'de Bizans İmparatorluğuna, II. İoannes Komnenos geçmiştir. 1143 yılına kadar Bizans’ın başında kalacaktır.

1118 tarihinde Mısır ve Gazne Sultanları ölmüştür.

1120-1121 yıllarında Bizans İmparatoru II. İoannes Comnenos Uluborlu ve Antalya civarını ele geçirdi.

1146 da , I. İzzeddin Mesud Brakena kalesini fethetti.

1147, Haçlı orduları kumandanı Alman Kralı III. Konrad, Sultan İzzeddin Mesud'a, İznik-Eskişehir’de yenildi. İzzeddin Mesud Bizans İmparatoru Manuel'e Brakena ile Antalya, İçel yörelerini geri verdi.

1148 Nisanında, Haçlılardan Fransa Kralı VII. Saint Louis, İzmir-Denizli'den Antalya'ya gitti.

1155, Sultan I.İzzeddin Mesud'un ölüm yılı. Yerine oğlu II. Kılıç Arslan, kırk üç yaşında, beşinci Selçuklu Sultanı olarak tahta geçti.

1155-1192,6.Sultan olan II.Kılıçarslan'ın Sultanlık devridir.

1157 yılı Ağustos’ta, II. Kılıç Arslan, devletin güney sınırlarını Ermeni saldırılarından korumak amacıyla Sancarşah'ı Ereğli'ye, Ergunşah'ı Niğde'ye ve Tuğrulşah'ı Elbistan'a, Melik olarak atadı.

1176 yılı ilkbaharında, Bizans İmparatoru Manuel, Frank, Peçenek, Macar ve Sırp kuvvetlerinin de bulunduğu büyük bir orduyla, Denizli yönünden Selçuklular üzerine yürüdü. Kılıç Aslan, Miryokefalon (Kumdanlı)'nın dar ve sarp vadisinde pusuya düşürdüğü Bizanslıları, büyük bir meydan savaşın­dan sonra, Eylül 1176 yılında ağır bir yenilgiye uğrattı. Manuel daha önce kurmuş oluğu müstahkem mevkileri yıkmayı kabul ettikten başka, Selçuklulara yüz bin altın da savaş tazminatı ödemek zorunda kaldı.

1178 yılı ekim ayında, Sultan Kılıç Arslan, Danişmendlilerin elinde bulunan Malatya üzerine yürüyüp, şehri teslim aldı.

1179 yılında, Kılıç Arslan, Selçuklulara ait Râban kalesini Eyyubî hükümdarı Salâhaddin'den istediyse de, ret cevabı alması üzerine savaşa girdi, fakat yenildi. Daha sonra 1180 tarihinde Salâhiddin'le barış anlaşması imzalandı. Ancak 1182'de Selçuklu Eyyûbi ilişkileri yeniden bozulacaktır.

1180 tarihi, Bizans imparatoru Manuel'in ölüm yılıdır. İki yıl sonra Kılıç Arslan, Uluborlu, Kütahya, Eskişehir, Alaşehir yörelerini fethetti. Antalya'yı da kuşattı ama alamadı. Bu tarihlerde, Türkistan'dan Anadolu'ya Türkmen göçleri hızlanmış, Anadolu'daki Türk nüfu­su çoğalmaya başlamış ve Anadolu'da Türkleşme sürati hızlanmıştır.

Sultan Kılıç Arslan  saltanat devresinin sonunda, 1186’da ülkeyi on bir oğlu arasında paylaştırdı ve onları kendilerine düşen memleketlere <Melîk> olarak atadı. Kendisi Konya'da <Sultan> sıfatıyla kalıyor, Türkiye Selçukluları başkent Konya'ya bağlı on bir devlet halinde karşımıza çıkıyordu.

1-Kutbeddin Melikşah:                       Sivas ve Aksaray Meliki

2-Rükneddin Süleymanşah:    Tokat Meliki

3-Nureddin Sultanşah:                         Kayseri Meliki

4-Mugiseddin Tuğrulşah:                    Elbistan Meliki

5-Muizzeddin Kayserşah:                    Malatya Meliki

6-Muhyiddin Mesud:                Ankara, Çankırı, Kastamonu,   Eskişehir Meliki

7-Gıyaseddin Keyhüsrev:                    Uluborlu ve Kütahya Meliki

8-Nasrüddin Berkyarukşah:    Niksar ve Koyulhisar Meliki

9-Nizameddin Argunşah:                    Amasya Meliki

10-Arslanşah:                                      Niğde Meliki

11-Sancarşah:                                      Niğde’nin bir bölümü ile güney uç bölgesi Meliki

 

Sultan II. Kılıç Arslan Anadolu'yu, oğulları arasında , on bir yönetim bölgesine ayırdıktan sonra, altı yıl daha yaşadı ve 1192 yılında 80 yaşında iken hayata gözlerini kapadı. Kılıç Aslan'ın ölümünden evvelki iki yıl, Haçlı ordularının Selçuk sınırlarına girmesi ve 1190 yılında Muhyiddin Mesud'la Gıyaseddin Keyhüsrev'in Akşehir civarında Haçlılar ile savaşı­na sahne oldu. Bu savaşlarda, iki taraf da ağır kayıplar verdi. Aralarında barış yaptılar. Alman imparatoru Fredrik Barbaros'un, Uluborlu, Alaşehir ve Konya'dan geçip Lârende üzerinden Çukurova'ya inmesine izin verildi, Silifke civarında Göksu’dan geçerken boğuldu. (1190 Haziran ayı sonu)

1192: II. Kılıç Arslan'ın ölümü ile, I.Gıyaseddin Keyhüsrev, Sultanlığa geçti. 1196 yılına kadar dört yıl iktidarda kaldı.

Bu arada 1195 yılında, Bizans İmparatoru III. Aleksios 1203 yılına kadar sürecek iktidar süresine başlamıştır.

I.Gıyaseddin Keyhüsrev 1196’da Menderes ırmağına kadar olan Bizans topraklarını alıp, oralardaki Hıristiyan halkı sürerek, Akşehir'e yerleştirmiş, onlara toprak vermiştir.

1196 yılında, diğer birçok şehirdeki Bizanslı Hıristiyan ahali Selçuklu ülkesine yerleşmek üzere kendi öz yurtlarını terk ederek gelmişler; sonradan Bizanslılarla barış yapılmasına rağmen memleketlerine geri dönmeyi kabul etmemişlerdir.

I.Gıyasettin Keyhüsrev'in kardeşi II. Rüknettin Süleyman Şah, Konya’ya yürüyerek, Selçuklu tahtını aldı. Saltanatı 1196'dan  1204'e kadar sürecektir.

1200 yılı Haziranında, II. Rükneddin Süleymanşah, kardeşi Muizzeddin Kayzer Şah'tan Malatya'yı aldı.

1184-1211:Gürcü kraliçesi olan Thamara, Süleyman Şah ile Micingerd kalesi civarında savaştı ve yendi. (1202)

6 Temmuz 1204'te Rükneddin Süleyman Şah, Gürcistan seferine giderken öldü. Cenazesi Konya'ya getiri­lip, Kümbet hane' ye gömüldü.

1204 Temmuzunda Süleyman Şah'ın oğlu III. İzzeddin Kılıç Arslan, Selçuklu tahtına oturmuşsa da 1205 yılı şubat ayında, sekiz ay sonra amcası I. Gıyaseddin Keyhüsrev tahtı 2. kez ele geçirdi.

Bu arada 1204 yılında Haçlılar, İstanbul'u işgal etti.

Haçlıların 1204 yılında İstanbul'da bir Lâtin devleti kurma­larını takiben, 1206 yılında Teodoros Laskaris, İznik yöresinde ayrı bir devlet kurduğu gibi, Komnenos ailesinden Aleksios ve David, başkenti Trabzon olan Rum Pontus devletinin sınırları­nı genişletmeye koyuldular. 1204'ten 1461'e kadar bu devletin varlığını görüyoruz.

1205 yılında Gıyasettin Keyhüsrev'in kardeşi Tuğrul Şah (Mügiseddin Tuğrul Şah) Gürcüleri yendi.

5 Mart 1207'de Gıyasettin Keyhüsrev Antalya'yı aldı.

Gıyasettin Keyhüsrev 1208-1209 yıllarında, Ermenilere karşı harekete geçince, Ermeni prensi Leon dize gelerek, barış istedi.

5 Haziran 1211'de, Keyhüsrev hastalanarak öldü. Cesedi Konya'ya getirilerek Sultan Türbesine gömüldü.

20 Temmuz 1211, Gıyaseddin Keyhüsrev'in oğlu I. İzzeddin Keykavus Selçuklu tahtına geçti. 1220’ye kadar  taht’tadır.

1212-1213: İzzeddin Keykavus, A. Keykubat'ı Ankara'da yenip, Malatya'da Minşâr (veya Masara) kalesinde hapsetti.

Ocak 1214 tarihinde İzzeddin Keykavus, Kıbrıs Kralı Hugue ve Venediklilerle dostluk ve ticari antlaşmalar yaptı böylece, Akdeniz'de Türkiye ticaretini güvence altına almış oldu.

İzzeddin Keykavus, Behram adlı kumandanını Sinop'a gönderdi. Trabzon Rum Hükümdarı Aleksios Selçuklu tâbiliğini kabul ederek hayatı bağışlandı. 3 Kasım 1214'te Sinop kalesini Sultana teslim etti.

1212-1213: Saltanat mücadelelerinden faydalanıp Ulukışla, Ereğli ve Karaman ili kalelerini işgal eden Ermeni Prensi Leon'dan, İzzeddin Keykavus, 1215-1216’da şehir ve kaleleri geri aldı. İzzeddin Keykavus 22 Ocak 1216'da, Antalya'yı fethederek subaşılığa Mübarüziddin Ertokuş'u atadı.

1216 yılı ilkbaharında, ordusuyla Kayseri üzerinden Maraş'a yürüdü, Yabanlu ovasına karargâh kurdu. Maraş Selçuklu Emiri Nusretüddin ile birlikte, Ermeni topraklarına girerek Çınçın ve Saimbeyli kalelerini fethetti. Leon kuvvetlerini de Ceyhan ırmağı üzerindeki, Keban kalesinde yenilgi­ye uğrattı. Bu yenilgi üzerine Leon af diledi, bazı kaleleri Selçuklulara bıraktı. Kendisi Selçuklu tabiiyetine girdi. Her yıl 20 bin altın vergi ödemeyi kabul etti.

Selçukluların, Ermeni Leon üzerine sefer düzenlerken, Halep Eyyûbî Hükümdarı Meliküzzahir, Ekim 1216'da vefat etti.

1220 yılı Ocak ayında İzzeddin Keykavus Viranşehir'de öldü. Naşı, Sivas darüşşifa türbesine gömüldü. Böylece Türkiye Selçuklu Devleti sekiz buçuk yıllık saltanat süresinde siyasi ve iktisadi bakımdan kalkınmaya olanak buldu. O devir dünya ticaretinde de söz sahibi olmuştu.

1220 yılında İzzeddin Keykavus'un ölümünden sonra devlet erkânı Selçuklu tahtına sultanlık için Kılıç Arslanın oğulları arasından Sultan Alâeddin Keykubad'ı uygun görerek Mişar kalesinde hapiste bulunan Selçuklu Prensini tahta geçirmeye karar verdiler ve Sivas'ta büyük bir törenle Selçuklu tahtına oturttular. Sonra da yeni sultan Konya'ya geldi. Böylece Anadolu Selçuklu Devletinde 1220'den 1237 tarihine kadar devam edecek olan I. Alâeddin Keykubad devri başlamış oldu.

Bu tarihler, Moğolların Kafkasya ve Kırım'a kadar Doğu Avrupa ve Asya'yı istilâ ile yakıp yıkmasına  rastlar. Sultan Alâeddin Keykubad önce 1221’de Eyyûbî Sultanı Melik Eşref ile akrabalık kurdu. Abbasi halifesinin isteğine uyarak Emir Balaban Kutlu komutasında beş bin kişilik Selçuklu birliğini Bağdat'a gönderdi. Amacı, Moğol tehlike­sinin Anadolu'ya uzanması halinde güney ve güney doğudaki sınırları sağlama bağlamak idi.

1223:A. Keykubad Alanya'yı; Moğollar Kırımda Sudakı  aldı.

1223 Haziran: Selçuk sultanı emiri Seyfeddin Ayaba, Zeyneddin Basara, Mubarizüddin Behramşah ve Bahaeddin Kutluca ile yandaşlarının, Kayseri'de Sultanı devirip küçük kardeşi Celaleddin'i Selçuklu tahtına çıkartmaya karar verdiklerini Antalya'da iken öğrenen Sultan A. Keykubad Antalya'dan Kayseri'ye geldi.Yirmi dört Emiri ve yandaşlarını hapse atmak veya öldürmek suretiyle bertaraf etti.

1225 yılında Eyyübi Sultanı Şehabeddin ile Kıbrıs Haçlılarının Ermenilerle birlikte bir anlaşma yapmaları üzerine, Gıyaseddin Keyhüsrev kayınpederi Komnenos Mavrozomes ve Selçuk Emiri Mubarizüddin Ertokuş kumandasında karadan ve deniz­den askeri harekata girişti. Bir taraftan emir Ertokuş, Manavgat, Anamur, Silifke kalelerini fethederken, Selçuklu ordusu da Silifke ve Maraş üzerinden Çukurovaya inerek Çınçın kalesini fethetti. Ermeni Prensi Hetum bu durumda Sultana başvurup Selçuk Vasallığını kabul ettiği gibi kaleleri teslim etmeye razı oldu. Ödediği vergiyi iki katına çıkardı, barış imzaladı. Sultan Alâeddin Keykubat İçel bölgesinin yöne­timini Kamerüddin Lala'ya bırakıp, hızla çoğalan göçlerle, doğudan Anadolu'ya gelen Türkmenleri bu uç bölgelerde yerleştirdi.

1226 yılında Sultan I. Alâeddin Keykubat Diyarbakır Artuklu Emiri Mesud'a karşı harekete geçip Selçuklu emirleri Esedüddin Ayaz ve Mubarizüddin Çavlı ile Malatya'ya geldi ve 16 bin kişiden oluşan Eyyübi Artuklu ordusunu ağır bir şekilde hezimete uğrattı. 1226 yılı Ağustos ayı içerisinde Adıyaman, Kahta ve Çemişkezek Kaleleri fetih olunarak Selçuk sınırları içersine dahil edildi.

Bu yıllarda Moğol tehlikesinin Doğu Anadolu'da baş göstermesi üzerine Eyyûbî ve Artuklular ile dostluk kurdu.

1227 yılında Meliküladil'in kızı Gâziye Hatunla evlen­mek suretiyle dostluğunu daha da sağlama bağlamış oldu.

1225 yılında Selçuklu Devletinin Erzincan Mengücüklü Emiri Fahreddin Behramşah ölmüş, yerine oğlu Davutşah geçmişti. Yine 1225 yılında, Selçuklu Erzurum Meliki Mugiseddin Tuğrulşah ölünce yerine oğlu Cihanşah Melik olmuştu. Davutşah'ın Selçuk vasallığından ayrılmasını isteme­yen Mengücüklü Emirler, Sultana sığınıp durumu haber verdi­ler. Davutşah, bir taraftan bunu yalanlarken, bir taraftan da Cihanşah'ı kışkırtarak ayrıca Celâleddin Harezmşah ve Eyyûbî hükümdarı Melikül Eşref’ten yardım isteyerek Alâeddin Keykubat'a karşı çıkma hazırlığı yapıyordu. Bu girişimleri haber alan Sultan, orduyu Erzincan'a gönderdi. Mengücük kale ve kentleri ele geçirildi. Davutşah kendisine dirlik olarak veri­len Akşehir ve Ilgın'a sürgün edildi. Bu arada Melik Muzafferiddin Muhammed yönetimindeki Şebinkarahisar, devlet sınırları içerisine alındı. Kendisine dirlik olarak verilen Kırşehir'e gönderildi. Sultan Alâeddin, oğlu Gıyaseddin Keyhüsrevi Mengücük iline Melik tayin etti. Mubarizüddin Ertokuş'u da ona Atabek olarak atadı.

Yukarıda, 1223 yılı başlarında Moğolların, Kırım'daki Sudak'ı işgal ettiğini belirtmiştik. Sultan Alâeddin 1227 yılında ilk kez denizaşırı bir sefer düzenleyerek Kastamonu uç beyi Hüsameddin Çoban Kumandasındaki Selçuklu ordusu Sudak'ı fethetti. Bu arada Kıpçak ve Rus hükümdarlarının Selçuklulara bağlanmasından ayrı olarak, Emir Çoban Sudak'ta dini bir teşkilat kurdu. Şehir 1239 yılında Moğollar tarafından geri alınana kadar Selçuklu hakimiyetinde kaldı.

1228 yılında Sultan Alâeddin Keykubad, oğlu Gıyasettin Keyhüsrev ve onun Atabeyi Mubarizüddin Ertokuş, Trabzon'u kuşattılarsa da elverişsiz hava şartları dolayısıyla fetih yapılamadı. Trabzon’daki Rum devleti, Ağustos 1461'te Fatih Sultan Mehmet tarafından sona erdirilecektir.

Moğollar, Harzemşahlar Devletini yıkmış, hükümdar Kutbeddin Muhammed'in oğlu C.Harezmşah Mehgübirtî Azerbaycan'a gelerek Meraga şehrini Başkent yapmış, 1225’ten itibaren Harezmşah hükümranlığını sürdürmekteydi. Moğol istilâsına karşı Alâeddin Keykubat'la dostluk kurmuştu. 1229’da Ahlat'ı kuşatınca, Selçuk Sultanıyla arası açıldı. Alâeddin Keykubat, Eyyûbî hükümdarı Melikül Eşrefle birleşerek, 1230’da, C.Harezmşah’la karşı karşıya geldi. Erzincan Akşehirinde, Yassıçimen ovasında savaşa giriştiler. Selçuklu-Eyyûbî ordusu galip geldi. Celâleddin Azerbaycan'a kaçtı. Alâeddin Keykubad Erzurum üzerine yürüyüp, amcası Cihanşah'ı affetti, Erzincan'ı teslim aldı. Ahlat'ı da Melikül Eşrefe verdi.

1231 yılındayız. Celâleddin Harezmşah'ın yenilip kaçtığını haber alan Moğollar gizlendikleri pusudan ortaya çıkıp Doğu Anadolu'yu işgal ettiler. Sivas yakınlarına kadar geldiler. Alâeddin Keykubad Sivas'a, Kemaleddin Kâmyâr'ı gönderdi. Erzurum Selçuklu Kumandanı Mübarizüddin Ertokuş’la görüştü. Gürcüleri, Moğollar kışkırtmıştı. Erzurum'daki Selçuklu ordusu, Gürcistan üzerine yürüdü. Bazı kent ve kaleleri fethettiler. Gürcü Kraliçesi Rosudan, barış iste­diyse de kabul edilmedi. Ve Selçuklu vasallığına girdi.

1232’de Alâeddin Keykubad Moğol Büyük Hanı Ögeday'a barış elçisi gönderdi. Bir taraftan da aynı yıl içinde Kemaleddin Kâmyâr kumandasında Selçuklu ordusu Ahlat, Van, Bitlis ve Adilcevaz'ı Selçuklu Devleti içine dahil etti. Kaleleri onarttı. Doğu Anadolu bölgesinde soygunlar yapmak­ta olan Harezmli askerleri ve Beyleri Kayır Han, Bereket Han, Arslan  Togu Han’ı Selçuklu hizmetine aldı.

1234’da Mısır hükümdarı Melükül Kâmil, Eyyûbî hükümdarlarıyla birlikte yüz bin kişilik bir ordu topla­yıp Halep-Kayseri yolundan Türkiye'ye sefere başladı. Sultan Alâeddin de yüz bin kişilik bir orduyu Kemaleddin Kâmyâr'ın kumandasında Eyyûbîler’e tabi olan, Harput Artuklu İzzeddin Ahmedi ve Mısır Eyyûbî Hükümdarı Melikül Kamili büyük bir yenilgiye uğrattı. Ağustos 1234'de Selçuklular Harput kalesini aldılar. Sonunda Melikül Kamil Mısır'a döndü.

1235'de Alâeddin Keykubad Eyyûbîler’in elindeki Amid (Diyarbakır), Urfa, Siverek, Harran, Rakka kalelerini fethettiyse de dört ay sonra Melikül Kâmil’in emrindeki Eyyûbî ordusu buraları geri aldı.

Büyük Moğol Hanı Mögeday, Alâeddin Keykubad'a bir elçi göndererek <kendisine Tanrı tarafından verilen, dünya hakimiyetini kabul etmesi halinde, onunla barış halinde bulunacağını> bildirdi. Alâeddin Keykubad, bu öneriyi derhal kabul etti. Böylece Moğolla aradaki münasebetleri tatlıya bağlayıp, Kayseri'de hazırladığı Selçuklu, Harezm, Ermeni, Rus, Gürcü, Frenkler’den oluşmuş ordusunu Meşet ovasında topladı. Eyyûbîler içerisinde Melikül Kâmil'e karşı olanlar, Selçuklu Sultanı ile anlaştılar. Bu esnada Alâeddin Keykubat, oğlu Kılıç Arslan'ı Velilaht ilân etti. Devlet adamlarına yemin ettirdi. Ve Ramazan Bayramı dolayısıyla hazırladığı büyük şölende yedi­ği kuş etinden zehirlenerek, 30 Mayıs 1237'de vefat etti. Böylece 17 yıllık Saltanatında büyük Sultan adını alan ve Türkiye birli­ğine büyük hizmetler veren Sultan Alâeddin Keykubad'ın salta­natı sona ermiş oldu.

Sultan Alâeddin Keykubad öldüğü zaman kendisine Veliaht tayin ettiği İzzeddin Kılıçarslan'dan başka, Gıyaseddin Keyhüsrev ve Rükneddin Kılıç Arslan isimlerinde üç çocuğunu bırakmıştı. Ölümü üzerine, Selçuk ileri gelen devlet adamları Gıyaseddin Keyhüsrev'i 1237 yılında Selçuk tahtına oturttular.

1237 de II. Gıyaseddin Keyhüsrev bir taraftan Büyük Han Ögeday'a elçi gönderirken, diğer yandan Eyyûbî Hükümdarları ile babasının zamanında yapılan antlaşmaları, Ağustos 1237'de yeniledi. Bu arada, Eyyûbî Hükümdarı Melikün Nasır'ın kız kardeşi Gâziye Harun'la evlendiği. Kendi kız kardeşi Melike Harun'un Melikünnasır’la evlenmesine izin verdi. Bu evliliklerin arkasından Eyyûbî Melikleri ve Artuklu Emirleri de Sultana bağlandılar.

1238'de Eyyûbî Hükümdarı Melikülkâmil, diğer Eyyûbî ve Artuklu Emirlerin Gıyaseddin Keyhüsrev'le ittifakını bozmak için ordusunu Halep'e karşı sefere başlattı, yolda öldü.

1237 yılı içersinde Selçuklu Veziri Saddettin Köpek, Gıyaseddin Keyhüsreve, Harezmliler başkanı Kayır Han'ı kötüleyerek, Pınarbaşı kalesinde hapsettirdi. Zindan hayatına dayanamayan Kayır Han öldü. Bunun üzerine Harezmli Bey ve askerler, Selçuklu ordusundan ayrılıp, Urfa yöresine gittiler. Yağma ve akınlar yaptılar. Kendilerine katılan bir kısım Türkmenle birlikte, Selçuk ordusunu bozguna uğrattılar. Diğer taraftan Saddettin Köpek, kendisine mulahif olan Kemaleddin Kâmyâr, Şemseddin Altunaba, Hüsameddin Kaymerî, Taceddin Pervane gibi değerli devlet adamlarını, Gıyaseddin Keyhüsrev'i kışkırtarak, görevden uzaklaştırmış, Şehzade İzzeddin Kılıç Arslanı ve Şehzade Rükneddin'i öldürttüğü gibi, anneleri Adiliyye Hatun' u da Ankara'da boğdurtmuştur.

1238’de Saddettin Köpek'in tehlikeli olduğunu gören ıyaseddin Keyhüsrev onu da öldürttü. Sonra Selçuklu idaresinde boşalan görevlere, 2.derecede elemanlar tayin edip, sözlüsü durumundaki Gürcü kraliçesi Rosuda'nın kızı, Tamara ile (Gürcü Hatun) evlendi.

1240 yılında Harezmliler, Harran'da Selçuklular’a yenildi.

Bu yıllarda, Moğol baskısıyla, doğu bölgesinden Türkiye'ye sığınan Türkmen sayısında hızlı bir artış gözleniyordu. Bu Türkmenler, Şamanî inanca bağlı olduğu gibi, göçebe hayat tarzları dolayısıyla yerleşik halkla uyuşamıyorlardı. Güneydoğu bölgesinde bir taraftan Türkmen göçleri, bir taraftan Harezmliler’in yağma ve tahrip hareketleri, bir taraftan da bu bölgede yaşayan Hıristiyanlar, aşırı Şii ve Mani, Pavlaki mezheplerine bağlı zümreler arasında, başlarında Baba İshak'ın veya Baba Resûl'un bulunduğu, daha çok dinî ve siyasî amaçlı bir isyan ortaya çıktı. Gıyaseddin Keyhüsrev'in <Tanrı yolundan ayrılıp, kötü hayat sürmesi> öne sürülerek  ona karşı Cihad açıldı. Kısa zamanda Samsat, Adıyaman, Kâhta bölgesinde yağma ve  tahripler oldu. Malatya Subaşısı Muzafirüddin Alişir, isyancıları dağıtmak istediyse de yenildi. Sivas'tan gelen Selçuk kuvvetleri de yenilince, isyancılar Tokat ve Amasya'ya yürüdüler. Gıyaseddin Keyhüsrev'in, Mubarizeddin Armağanşah'ın emrinde gönderdiği asker, Baba İshak'ı öldürdü. Ancak onun ölmeyeceğine inanan kalabalık, Armağanşah'ı öldürdüler. Konya üzerine yürüdüler, fakat Selçuklu ordusu tarafından Kırşehir'e bağlı Malya ovasında yenilip, 1240 senesinde tamamen yok edildiler.

1241’de Gıyseddin Keyhüsrev, Şam Eyyübî Meli­ki Meliküssalih ile birleşip, Eyyübi Şihabüddin Gazi üzerine yürüdü, fakat araya giren Bağdat Abbasi Halifesi Mustansır'ın gayretiyle, iki taraf antlaşma yaptı.Şihabüddin Gazi Selçuklular’a tâbi olmayı kabul etti.

1241 yılında Baycu Noyan, Moğol ordusuna kumandan oldu. 1242 sonbaharında Baycu Noyan, Erzurum üzerine sefer yaptı. Kuşatmadan sonra şehri işgal etti. Yakıp, yıktı. Bu hare­ket ile Moğollar, Türkiye istilâsına başlamış oluyordu.

4 Temmuz 1243'te, Gıyasettin Keyhüsrev'in öncü kuvvetle­ri, Kösedağ'da Baycu Noyan'a yenildi. Gıyaseddin Keyhüsrev Tokat ve Ankara üzerinden Antalya'ya kaçtı. Böylece taktik yanlışlıkları sonunda 80 bin kişilik Selçuklu ordusu perişan oldu. Moğollar Sivas'a yürüdüler. Kadı Necmeddin, değerli armağanlarla Baycu Noyan'ı, Şehri yıkıp yakmaktan vazgeçirdi. Sultanın hazinesi ve muhtelif yerler yağma edildi. Kayseri'yi kuşatan Moğollar dirençle karşılaştılar. Şehri ele geçirip yağmaladılar. Sonra Azerbaycan'a dönerken Erzincan'ı tahrip ettiler. Gıyaseddin Keyhüsrev'in annesi ve öteki aile bireyleri, Selçukluya tâbi Çukurova Ermeni Prensi Heytum’ca Moğollara teslim edildi. Türk kafilelerine saldırıldı.

Kösedağı yenilgisi üzerine Gıyaseddin Keyhüsrev'in Antalya'ya kaçışı, Çukurova'da Ermenilerin, Trabzon'da Komnenos'ların Moğol emrine geçmesine yol açtı. Baycu Noyan, geride bulunan Selçuk kuvvetlerini hapsedip, Moğollara yıllık, 360 bin gümüş para, 10 bin koyun, bin sığır ve deve verilmesi şartıyla barış imzaladı. Bunu, Batı Moğollarının Büyük Hanı Batu Han, 1243'te onayladı.

1245-1246 yılları arasında: Selçuk ordusunun Çukurova Ermeni Krallığına karşı harekette bulunduğu sırada, Alâiye (Alanya) ya gitmiş olan Gıyaseddin Keyhüsrev, 25 yaşlarında fazla içkiden öldü.

Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev'in, İzzeddin Keykâvus, Rükneddin Kılıç Arslan ve Alâeddin Keykubat II. adında, küçük yaşlarda üç çocuğu kalmıştı. İzzeddin Keykâvus' u törenle tahta çıkardılar.

1246’de Moğol Büyük Hanlığına Güyük Han seçilmişti. Bu törene, II. İzzeddin Keykâvus davet edilmişse de yerine Rükneddin Kılıç Arslan'ı Moğolistan'a gönderdiler. Selçuklu devlet adamları kendi aralarında yetki kavgası içindeydiler. Vezirlik makamında bulunan İsfahan'lı Şemseddin, Celâleddin Karatay'ı Şemseddin Hasoğuz'u, Fahreddin Ebubekir'i etkisiz hale getirerek, Sultanın annesi Berdûliye Hatun'la evlendi. Erzincanlı Beylerbeyi Şerefeddin Mahmud, Vezirin, Berdûliye Hatun'la evlenmesini hanedana  saygısızlık sayarak Erzincan'da  isyanı başlattı. Üzerine gönderilen Selçuklu ordusuna teslim oldu. Oğluyla birlikte öldürüldü. Böylece Vezir Şemseddin, tek başına el altından saltanatı yönetmeye başladı.

Güyük Han'ın, Büyük Hanlık törenlerinde bulunan Rükneddin Kılıç Arslan, Türkiye Selçuklu Sultanlığına atandığı gibi, Bahaeddin Tercüman da, Güyük Han tarafından vezirliğe atandı. Bu tayinler karşısında Vezir İsfahan'lı Şemseddin, Sultan İzzeddin Keykavus'la birleşip isyana başladı. Araya Selçuklu devlet adamlarından Celâleddin Karatay girerek isya­nı önledi. Daha sonra Moğollarca Vezirliğe atanan Bahaeddin Tercüman, Mart 1249'da İsfahanlı Şemseddin'i öldürttü.

1249-1254. Selçuk Devletinde üç kardeş yönetime başlamıştır.

Rükneddin Kılıç Arslan, Büyük Han Güyük tarafından görevlendirilmiş olmasına rağmen, Celâleddin Karatay'ın tavsiyesiyle, diğer kardeşler İzzedin Keykâvus ve Alâeddin Keykubat'ın birlikte tahta geçmeleri ortaya getirilmiştir. Kabul edilmeyince, Kılıç Arslan ve İzzeddin Keykâvus'un kuvvetleri Haziran 1249’da Konya'nın Ruzbe ovasında savaşmış­lar, Keykâvus'un galip gelmesi sonucu, üç kardeş Saltanatı başlamış oldu.

Bu yıllarda Moğolların Selçuklu idaresine el uzatmaları, baskıları yüksek seviyeye ulaşmıştır. Batu Han'a değerli hediyeler götüren Selçuklular oradan yeni görevler alıp Konya'ya dönüyor ve böylece idare, sanki Moğol Hanı tarafından yürü­tülür hale geliyordu.

1254 yılı Kasım ayında Celâleddin Karatay öldü. İzzeddin Keykâvus Moğolistan'a gitmekten vazgeçip yerine kardeşi Alâeddin Keykubat'ı gönderdi. Onun Moğolistan'dan Sultanlık haberiyle geleceğini hesap eden İzzeddin Keykâvus ve Rükneddin Kılıç Arslan'ın adamları, 1254 yılında Alâeddin Keykubat'ı Erzurum'da zehirleyip öldürdüler. Geriye kalan iki kardeşten Kılıç Arslan, Kayseri'ye gelerek Selçuk tahtına otur­du. Bunun üzerine II. İzzeddin Keykâvus Kılıç Arslan’la savaş­tı, yendi. Önce Amasya, sonra Burgulu Kalesine hapsetti ve kendisi Selçuklu tahtına Sultan oldu.

1257 Mart’ında Baycu, Rükneddin Kılıçarslan'ı hapisten kurtarıp tahta çıkardı. 1257 Mayıs’ında II. İzzeddin Keykâvus, Konya tahtına zorla oturdu. Kılıç Arslan Hülâgü'den yarlığı alıp tekrar tahta geçti, daha sonra, Moğol Hanı Hülâgü Tebriz'de Anadolu'yu iki Sultana bölüştürdü. Böylece Temmuz 1258'de, Sivas'tan Bizans'a kadar olan Sultanlık toprakları Keykâvus'a, Sivas'tan Erzurum'a kadar olan topraklar da Rükneddin Kılıç Aslan'a verildi.

1259: Trabzon Komnenosları Sinop'u ele geçirdi. Sultanlar arasında iki bölge, Ağustos 1259'a kadar,  bir yıl devam debildi.

1260 yılında, Baybars Moğolları Aynıcalud'da yendi. 1261'de II. İzzeddin Kaykavus, anlaşmak için Moğollara gitmeye hazırlandıysa da Alıncak Noyan'ın kalabalık Moğol ordusuyla Selçuk sınırlarını geçip Aksaray'a yaklaştığını haber alınca Antalya'ya gitti. Moğol ordusu, Altınapa kervansarayı civarın­da Selçuklu ordusunu yendi.

1262 Yılında İzzeddin Keykavus Mısır Memlüklü hükümda­rı Baybars'tan yardım talebine karşılık alamayınca, ailesi ve yakınları ile birlikte Antalya'dan gemiye binerek, İstanbul'da Bizans İmparatoru Mihail Paleologos'a sığındı. Önce iyi kabul gören Keykâvus'u imparator Mihail, 1262 yılında hapse attırdı. Aynı yıl Altın Ordu hükümdarı Bereke Han, İzzeddin Keykavus ve ailesini hapisten kurtarıp, Kırım'a götürdü. Suğdak ve Solhard kentlerini dirlik olarak verdi, 1279-80’e kadar Kırım’da yaşamasını sağladı.

Selçuklu tahtında yalnız kalan IV. Kılıç Arslan, 1262’de Sultan olarak tahta oturdu. 1266'ya kadar ülkeyi yönetti. Bu süre zarfında Vezirlik görevini yürüten Muineddin Süleyman Pervane, dirayetli bir devlet adamı olarak 15 yıl Selçuklu ülke­sinde en yetkili kişi oldu.

1266 Yılında Rükneddin Kılıç Arslan ve Muineddin Pervane Sinop'u geri aldılar ve Sinop kendi isteği üzerine, Muineddin Süleyman Pervane'ye verildi. İleriki yıllarda Sinop'ta Pervaneoğulları Beyliği kurulacaktır. Kılıç Arslan ile Veziri Pervane'nin arası açıldı. İlhanlı hükümdarı Abaka Han'ın izniy­le, 1266 yılında verilen bir şölende, yemeğine zehir katılan Rükneddin Kılıç Arslan, 28-30 yaşlarında iken öldürüldü.

Rükneddin'in ölümü üzerine aynı yıl, küçük yaştaki oğlu III. Gıyaseddin Keyhüsrev Selçuklu Sultanı oldu. Fakat Devlet idaresinde bütün yetki yine Pervane Süleyman’da idi.

1275'te Pervane Süleyman, Selçuklu vezirlerinden Sahip Fahreddin Ali'yi, Osmancık kalesine hapsetti. Sahip Ata'nın oğlu, Abaka'ya başvurarak, hapisten kurtardı. 1275 yılında tekrar Vezirlik makamına gönderildi.

1272-1273’tenberi, Baybars'a elçiler gönderen Muiniddin Süleyman Pervane'nin isteği üzerine, Melik Zahir Baybars, ordusuyla Türkiye'ye hareket etti. Aynı yıl Baybars, Çukurova Ermeni Krallığı'nı istilâ etti.

1275’te Abaka Han, Tuku Noyan'ı Türkiye'ye atadı ve Tuku'dan habersiz hiç kimsenin hiçbir karar veremeyeceğini ilgililere duyurdu.

1275’te Moğol-Selçuk ordusu, Türk Memlûk Bîre kentini, Aralık’ta kuşattıysa da alamadı.

1276 Yılı Mayıs ayında Abaka Han, Oğlu Budist Argun'u, IV. kılıç Arslan'ın kızı Selçuk Hatun ile evlendirdi.

Yine 1276 Yılında Anadolu Selçuk Beyler Beyi Hatıroğlu Şemseddin,   Kayseri   Pınarbaşı'nda   Moğollara   karşı   isyan bayrağı açtı. Baybars Türkiye'ye öncü kuvvetler gönderdi. Fakat 1276 yılı Eylül ayında, Muineddin Süleyman  Pervane, Sahip  Fahreddin Ali,  Emineddin Mikail,  Taceddin  Mutez; Moğol Noyanlar: Mengü, Timur, Toku, Tudavun, Moğol ordusuyla birlikte Türkiye'ye dödüler. Hatıroğlu'nun ayaklanmasını Kayseri-Sivas   arasında,   Gedük'de   bastırdılar.   Beylerbeyi, Hatıroğlu'nu muhakeme edip,  Ekim 1276'da idam ettiler.

1277 Yılı Nisan ayında, Türk Memlûk hükümdarı Melükuzzahir Rükneddin Baybars, Elbistan'a geldi.

Moğol Noyanları ve Süleyman Pervane kumandasındaki Selçuk ordusu, Nisan 1277'de Elbistan'da Baybars'ın kuvvetleri­ne yenildi.

16 Nisan 1277'de Baybars, Kayseri'ye gelerek orada kendi adına hutbe okuttu, para bastırdı. Hicri 675 yılı 14 Zilkade, 1277 cuma günü Baybars'ın Kayseri'de, yardım için değil, ülkeyi istilâ için geldiğini gören Karamanoğlu Mehmetbey, yapılan bütün davetlere rağmen Kayseri'ye gitmedi. Bunun üzerine Baybars, bir hafta bekledikten sonra Mısır'a geri döndü.

Karamanoğlu Mehmetbey 1277’de Mayıs ayı başlarında, Konya üzerine yürüdü. 12 Mayıs 1277’de Konya'ya girerek İzzeddin Keykâvus oğlu Gıyaseddin Siyavuş'u <Sultan Alaüddünya ved-din Ebul Feth> ünvanıyla Selçuklu tahtına oturttu, kendisi de Vezirlik görevini aldı.

Aynı gün divan toplantısı yapan Karamanoğlu Mehmetbey, 12 Mayıs 1277 günü, Anadolu'da Türkçe'nin ve dolayısıyla Türklük’ün bekâsını sağlayan meşhur fermanını ilân etti.

Yukarıda söz ettiğimiz Kader Kavşağına, bu noktadan itiba­ren girmiş bulunuyoruz. Türkiye Selçuklularını kronolojik bir özet halinde verdiğimiz 1116 yılından 1277ye kadar 150 yıllık saltanatı 1277'den sonra da devam edecektir.

Karamanoğlu Mehmetbey'i Konya üzerine yürümeye mecbur eden olayları, bundan sonraki Karamanoğulları bölü­münde detaya girerek ortaya koyacağız. Burada, yine kısa  özetler halinde tarihler vererek, Türkiye Selçuklu Devleti'nin sona erdiği 1318 yılına ulaşacağız.

26.05.1277: Karamanoğlu Mehmetbey, Kozağaç Altıntaş’ta Fahreddin Ali Sahip Ata oğulları emrindeki kuvvetleri  yendi.

1277 Haziranında Mehmetbey ve Gıyaseddin Siyavuş Afyonkarahisar'ı kuşattılar, alamadan Konya'ya döndüler.

Tahtını kaybeden Selçuk Sultanı Beyşehir' e gitti. Bir süre saklandıktan sonra Anadolu'da kurulmuş Beyliklerden yardım istediyse de elde edemedi.1277-1278’de Mehmetbey bütün Anadolu Beyliklerine gidip, Ege denizine kadar hakimiyetini genişletti. Haziran 1277'de Abaka Han Türkiye'ye geldi. Sultan Keyhüsrev, Pervane Süleyman, Vezir Fahreddin Ali, Sahip Ata, Abaka'ya katıldılar. Abaka, Elbistan'da savaş alanını gezdi. Moğol Toko ve Tudavla, Moğol askerlerinin ölülerini gördü. Hiç Selçuklu ölüsüne rastlamadı. Bu tablo karşısında ihanete uğradığını düşünerek, Abaka, bütün Selçuk ve Türkmenlerin öldürülmesini emretti.

1277   yılı   Temmuz   ayında   Abaka,   kardeşi   Konkurtay,

Noyan'a Karamanlıları   yola getirme görevini verdi. Argun Han da Moğol kuvvetleriyle birlikte bulunuyordu.

1277 Yılı Ağustos: Abaka, Süleyman Perva'nin ihanetine kesin kanaat getirerek,  Aladağ'da, Pervane'yi idam ettirdi.

1277 Eylül’de Abaka, kardeşi Kongurtay ve Veziri Şemseddin Cüveyni'yi Aladağdan Türkiye'ye göndererek, Kongurtay'in dirlik ve düzeni sağlamasını; Cüveyni'nin, Selçuk maliyesini Moğol sistemine göre düzenlemesini emretti. Bu arada Selçuk Ülkesinin bütün gelirlerine el koyuldu.

1278: Kırım'da yaşayan II.İzzeddin Keykavus öldü.

1280’de, İzzeddin Keykâvus'un oğlu Gıyaseddin Mesud Kayseri'ye geldi. Gıyaseddin Mesud, Moğol Valisi Samagar'ı ziyaret etti. Abaka Hanın huzuruna çıktı. Abaka Han'ın 1282 yılında ölümü üzerine, Moğol Hanlığına gelen Müslüman Ahmet Teküdar ile görüştü.

1282’de Moğol Hanı Ahmet Teküdar, Türkiye'yi III. Gıyaseddin Keyhüsrev’le II.Gıyaseddin Mesud arasında böldü. Ancak Moğol Hanlığı için, Ahmet Teküdar'la Argun Han arasındaki çekişmeyi, Argun Han kazanınca 1284 yıl Mart ayında, Argun Han'ın adamları, Gıyseddin Keyhüsrev'i Erzincan'da boğarak öldürdüler.

1284: Kayseri'de tahta çıkan II. Gıyaseddin Mesud,  Konya'da Türkiye Selçuklu tahtına oturtulup Sultan ilân edildi.

II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in annesi, Selçuklu tahtını iki toru­nu ve Sultan Mesud arasında bölüştürmek için Güneri Bey ve Eşrefoğlu Halil'den yardım istedi. Sahip Ata'nın çabalarına rağmen yardım alamadı. Karamanoğlu ve Eşrefoğulları’nın desteği ile Gıyaseddin Keyhüsrev'in iki oğlunun Mayıs 1285'te Konya'ya getirilmesi, Selçuklu tahtına oturtulması üzerine, Mesud Kayseri’ye kaçtı. Daha sonra Fahreddin Ali kuvvetleri Konya'yı alarak, Keyhüsrev'in çocukları idam edildi. Annesi Sivrihisar'a gönderildi.

1286 Nisan ayında Keyhatu Konya'ya gelince Mesud da Kayseri'den Konya'ya geldi. Karamanlılar sessiz kaldılar. Germiyanlı Türkmenler, Beyşehir ve çevresinde yağmalar yaptılar. Moğol ve Selçuklu kuvvetlerine baskınlarla ağır kayıplar verdirmelerine rağmen, yenilerek geri çekildiler.

1288 Yılı başlarında Karamanlı, Germiyanlı ve Eşrefoğulları Beyleri Konya'da Sultan Mesud'a itaatlarını bildirdiler.

22 Kasım 1288: 40 yıllık  Vezir, Sahip Ata Fahrettin Ali öldü.

II. Gıyaseddin Mesud'un, ilk Saltanatı 1297'ye devam etti. Bu devrede, zaman zaman Moğollar devlet idaresine el koydular. Anadolu'da Karamanoğulları dışındaki Türkmen beylikleri, Moğola ve Selçuklu'ya direnişlerini sürdürdü­ler.

1292:Moğolların İran'a dönmelerinden sonra Karamanlılar ve Eşrefoğulları yeniden başkaldırıp, Kırkpınar ve Gâvale kalelerine kadar yağmalar yapıp Konya üzerine yürü­düler.

Moğol Şehzadeleri arasında çıkan çatışmalar sırasında, Hülagü'nün torunu Baydu, 1295'de Geyhatu'yu Hanlıktan indi­rip öldürttü. Baydu, İlhanlı tahtında bir yıldan fazla kalamadı. Yerine Argun Han'ın oğlu Mahmud Gazan Han geçti, güvenemediği Moğol komutan Tugaçar Noyan'ı öldürttü. Komutanlığa atadığı Tayci Noyan'ın oğlu Baltu, bir süre sonra Gazan Han'a karşı isyan ettiyse de Çukurova Ermeni Tekfuru tarafından yakalanıp Tebriz'e gönderildi ve 1297 Ekim ayında idam edildi. Bu arada 1296 Yılında Sultan Mesud, Gazan Han tarafından Hemedan’a sürüldü.

Türkiye Selçuklu tahtı iki yıl Moğollar tarafından idare edildi. Gazan Han tarafından sürgüne gönderilen Gıyaseddin Mesud'dan sonra, iki yıllık Moğol idaresinin ardından, Selçuklu tahtına, Gıyaseddin Mesud'un amca oğlu, 1298’de III. Alâeddin Keykubat Sultanlığa getirildi. Vezirliğe, Tebriz'li Şemseddin Lâkûşî, Moğol Komutanlığına, Bayancar Noyan atandı.

1299 Tarihinde, Bayancar'ın Moğol kuvvetleri komutanlığına getirilmesine kızan Sülemiş, isyan hareketine başladı. Karamanoğulları ve diğer uç Türkmenleriyle, Türk Memlüklü Sultanı Melikünnasır Lâçin ve bazı Moğol Emirleri’nin desteğiyle harekete geçti, Bayancar ve Bokurcu Noyanlar’ı yenip, öldürttü. Sivas'ı kuşattı. Fakat Gazan Han’ın gönderdiği Moğol ordusuna Erzincan Akşehir'inde, Nisan 1299 tarihinde yenildi. Sülemiş, Suriye'ye kaçıp Memlüklü'lere sığındı. Karamanoğulları Lârende’ye döndüler.

Memlüklülerin yardımıyla tekrar Türkiye'ye dönen Sülemiş, Ankara'da yakalandı. Tebriz'e götürülüp öldürüldü ve Ağustos 1299'da cesedi yakıldı. Bu arada isyan'a katılmadı­ğı için Sultan Alâeddin ve Veziri Şemseddin Ahmed, Gazan Han'a sadakattan dolayı Sultan Hülagü'nun kızı ile evlendirile­rek Türkiye'nin hakimiyeti bir yarlığla ona verildi ve Sultan Alâeddin, yarı bağımsız bir durum kazandı. Türkiye'ye Moğollar tarafından maliye nazırı olarak gönderilen Nasıreddin Muhammed, Selçuklu ülkesinde büyük bir soygun başlattı. Türkiye'deki Moğol kumandanı Abuşka, Nasıreddin'i öldürttü. Korkudan Konya'ya kaçan Sultan Alâeddin, Ürgüp civarında yakalanarak Tebriz'e, Gazan Han'a gönderildi. İdama mahkum edildiyse de eşi Hülâgü'nun kızının aracılığı ile, ölüm­den kurtuldu. 1301-1302 arasında Sultanlıktan alınarak, ölünceye kadar İsfahan'da oturmaya mecbur edildi.

1302:Gıyaseddin Mesud, 2.kez Selçuklu tahtında.

1304 Mayıs-Haziran Develühisar'da, Cahıoğlu isyanı.

1304 Yılında Gazan Han öldü.

1318 Yılına kadar, Selçuklu Sultanlığına Gıyaseddin Mesud'un devam etmediği, 1308 yılında öldüğü şeklinde deği­şik bilgiler varsa da tarihçiler, II. Gıyaseddin Mesud'un son Saltanat dönemiyle Türkiye Selçuklu Devletinin yıkılarak son bulduğunu kabul etmektedirler.