LÂMEKAN ŞİİRLERİ Bu şiirler, Allah’ın, Allah ülkesinin “lâmekan ili”nin, görünmezlerdeki tek varlığın tasavvur ve tasvirlerini ihtiva etmeleridir. Türkçemizin 700 yıl önce, büyük şairin elinde bu tasavvur ve tahayyülleri anlatabilir dereceye çıkmış olması, bugün türkçeyi yoksul sananlar ve daha da yoksullaştırmaya çalışanlar için ezici ibretlerdir. Yine, asırlar boyunca, Türkçenin yüksek duygu, hayal ve düşünceleri anlatmaya gücü yetmeyeceğini ileri sürmüş olanlar, Yûnus Emre’nin bu şiirlerini okusulardı, ancak kendi güçsüzlüklerini kavramış olacaklardı. Yûnus Allahtan niyaz edercesine, şiirinin bir “önsözü” gibi : “Bir sözü söylemek gerek Melekler de bilmez ola” der. İşte bilhassa bu Lamekan şiirlerinde, meleklerin de bilmediği, doğruca Tanrıdan ilham edilmiş olan o “söz kudretini” bulmuş olmaktadır. ¾ 1 ¾ Beni melamet eyledi bu ne aceb sevdayıdı Endişe yok gönlümde hem bu can eli ondayıdı Gönlüme ol dolmuşudu canım onu bulmuşudu Şehrine ol konmuşudu ma’şuk bizim evdeyidi Ne kutlu dem idi bu dem ne gussa varıdı ne gam Endişe yok gönlümde hem bu can eli ondayıdı Bir nur yazı yaylar idik ilm-i ledün söyler idik Dostlarımız toylarıdık kudret hanı ondayıdı Arştaydı seyranımız nurdanıdı sayvanımız Onda bu bizim canımız Mustafa canındayıdı Yoğıdı hem Levh u kalem ne on sekiz bin bu alem Ol demde Havva vü Adem ne ad u ne sandayıdı Geldik bu mülke behane, seyreyledik hoş şahane Sefer kılarız uş yine vatanımız andayıdı Yûnus gel imdi bu zaman, dost yoluna terkeyle can Ta kim olasın cavidan çünkü evvel andayıdı. ¾ 2 ¾ Ey yarenler ey kardeşler sorun bana kandayıdım Işık denizine dalıban derya-yı ummandayıdım Bu yerler bunda gelmeden gökler melaik dolmadan Mülke bünyad urulmadan mülkü yaradandayıdım Kaygı eli ermezidi gussa gözü görmezidi Endişe şehrinden daşra bir ulu mekandayıdım Bu işlerde olan kişi terketsin cümle teşvişi İçerilerden içeri key latif nihandayıdım Dört kitabı okumadan ayırıp seçmek olmadan Ezber ettim sabakımı bu ışkı hanendeyidim Padişahtan destur oldu bizi bunda mülke saldı İki cihan cennet oldu uçmakta Rıdvan’dayım Ol kim beni bekleridi her kandasam saklarıdı Işk urganı ucundaki kandildeki candayıdım Yıldızıdım nice zaman gökte melaik arzuman Cebbar-ı alem hükmeder ben ol zaman andayıdım ¾ 3 ¾ Bir sakiden içtik şarab Arş’tan yüce meyhanesi Ol sakinin mestleriyiz canlar onun peymanesi Işk oduna yananların külli vücudu nur olur Ol od bu oda benzemez hiç belirmez zebanisi Bizim meclis mestlerinin demleri Enel Hak olur Bin Hallac-ı Mansur gibi onun kemin divanesi O meclis ki bizde vardır orda ciğer kebab olur O şem’a ki bizde yanar ay ü güneş pervanesi Bizim meclis bekrileri şol Şah-ı Edhem gibidir Belh şehrince yüz bin ola her köşede viranesi Yûnus bu cezbe sözlerin cahillere söylemegil Bilmez misin cahillerin nice geçer zemanesi ¾ 4 ¾ İstediğimi buldum aşkere can içinde Taşra isteyen kendi kendi nihan içinde Kayımdurur ırılmaz onun kimse dirilmez Adım-adım yer ölçer hükmü revan içinde Bu tılsımı bağlayan cümle dilden söyleyen Yere göğe sığmayan girmiş bu can içinde Oğru olmuş oğrular gene kendiyi tutar Şahne kendisi olmuş kendi zindan içinde Tutun diye çağırır oğru dahi çığırır Bu ne acayib oğrı bu çağıran içinde Siyaset meydanında galebeden bakan ol Siyaset kendi olmuş girmiş meydan içinde Tartmış kudret kılıcın çalmış nefsîn boynuna Nefsîni tepelemiş elleri kan içinde Sayrı olmuş iniler kur’an ününü dinler Kur’an okuyan kendi kendi Kur’an içinde Türlü türlü imaret köşk ü saray yapan o Kara nikap tutunmuş girmiş külhan içinde Baştan ayağa değin Hak’tır ki seni tutmuş Hak’tan ayrı ne vardır kalma güman içinde Birisen birliğe gel ikiyi elden bırak Bütün ma’ni bulasın sıdk u iman içinde İşit-işit key işit me’rifet arif dili Ma’rifetin makaali ilm-i Kur’an içinde Girdim gönül şehrine daldım anın bahrına Işk ile seyrederken iz buldum can içinde Ol izi ben izledim sağım solum gözledim Çok acayipler gördüm yoktur cihan içinde Yûnus senin sözlerin ma’nidir bilenlere Söyleyeler sözünü devr ü zaman içinde ¾ 5 ¾ Bir ay gördüm bu gece kamu buralardan yüce Esritti gönlüm canım bilmezem halim nice O ayın şu’lesinden alem münevver olur Gönlümdeki çerağı nur etti ulu Hoca Nur Muhammed nurudur Halilullah sırrıdır Sanasın kim açıldı uçmaktan bir deriçe Müddei bizi görmez gözüne girseniz de Gerekse yüz kez varsın Ka’be’ye ulu hacca Aşıkların sözünden kan-yax akar gözünden Bülbüller söyleşicek nöbet değmez dürraca Kur’ağacı niderler kesip oda yakarlar Her kim aşık olmadı benzer kuru ağaca Yûnus’u öven övsün ve dahi sövsün Işk ile yola geldik yatalım erte gece ¾ 6 ¾ Bencileyin gören kişi sevdiğinin yüzünü Deliola dağa düşe yavukıla kendözünü Kim şükrane yetiriser bir kez onu görmekliğe Haşa onu gören kişi nite ırısar gözünü Dil ile kim aydabile onun cemali tertibin Kim can dudağ gerek daha onun keleci tuzunu Kişi neyi severise dilinde sözü ol olur Şeksüzün söylesim gelir gönlüm alanın sözünü Böyle şirin kelecile her kancaru varırısa Yetmiş iki millete ol geçiriserdir nazını Hiç kimsene kakiyile dostuna aşık olmadı Mahabbet burcunda komuş aşıkların yıldızını Dertsizlere benim sözüm benzer kaya yankısına Haldaşı bilir kişinin gönlündeki şol razını Her kim sever ise seni ebed diri aklır canı Her dem senin ışkın ile geçirir dün gündüzünü Bu Yûnus’un gördüğünü eğer Zühre göreyidi Çengini elden bırakıp unutaydı sazını ¾ 7 ¾ Ol Çalab’mın ışkı bağrımı baş eyledi Aldı benim gönlümü sırrımı faş eyledi Yürür isem gönlümde söyler isem dilimde Çalab kendi nurunu gözüme tuş eyledi Can gözü onu gördü dil ondan haber verdi Can içinde oturmuş gönlümü Arş eyledi Canda yanar çerağı gönüldedir durağı Gönül dağı can dağı aşk ile cuş eyledi Bir kadeh sundu cana, can içti kana kana Dolu geldi peymane canım sarhoş eyledi Esrik oldu canımız dür döker lisanımız O çalab’ımın ışkı beni derviş eyledi Ben nice derviş olam ya halka kulum diyem Yüz bin benim gibiydi ışk hırka - puş eyledi Yûnus imdi avunur dostu gördü sevinir Erenler mahfilinde aşkı cünbiş eyledi ¾ 8 ¾ Bir kez yüzünü gören ömrünce unutmaya Tesbihi sen olasın ol ayruk din tutmaya Taat eden zahide nazarın erer ise Unuda tesbihini mihraba secd’etmeye Ağzına şeker alıp gözü sana tuş olan Unuda şekerini çiğneyüben yutmaya Ben seni sevdiğime bahar dilerler ise İki cihan mülkünü verip baha bitmeye İki cihan dop-dolu bağ u bostan olursa Senin kokundan yahşı gül ü reyhan bitmeye Sekiz uçmak hurisi bezenmip gelir ise Senin sevginden artık gönlüm kabul etmeye Gül ü reyhan kokuşu aşık ile ma’şuktur Aşıkın ma’şukası hiç gözünden gitmeye İsrafil sur urıcak mahluk yerden durıcak Senin ününden artık kulağım işitmeye Zühre gökten inüben sazın nevaht ederse İşretim sen olasın gözüm senden gitmeye Niderler hanümanı sensiz can u cihanı Yeğsin iki cihandan kimse güman tutmaya Yûnus seni seveli beşaret oldu canı Her dem yeni dirlikte, ömrünü eskitmeye ¾ 9 ¾ Yine yüzünü gördüm yine yüreğim yandı Dost senin ışkın odu yüreğime dayandı Görklü yüzünü gören gönlünü sana veren Belli tapunda duran ne doydu ne usandı Gevherdir senin özün güneşten arı yüzün Şekerden tatlı sözün her kim gördü utandı Bu gönlüm garip idi ciğerim kebab idi Görklü yüzünü gördüm içim dışım bezendi Yûnus Emre bikârar şol hub yüze intizar Senden ayrılmaz nazar vardı yakıldı - yandı ¾ 10 ¾ Işk eri haberini aydam işide misin Ya bizim ile yola sen bile gide misin Ol ilin zavadası cefa tuta-gidesi Şeker ayrığa sunup sen ağı yuda mısın Ol ilin bağı olur şerbeti ağı olur Hiç kadeh tutmaz anı sen içip tuta mısın Ol felekte dün olmaz ay-gün doğup dolunmaz Tertipler terkediben şumar unuda mısın Senlik-benlik terkedip yokluk iline gidip Işktan içip esriyip varlık terkede misin Ademinin tertibi od u yel su vü toprak Yûnus sen ayıt imdi toprakta suda mısın ¾ 11 ¾ Deniz oldu birkaç kadeh susalığım kanmaz benim İniltilerim kesilmez gözüm yaşı dinmez benim Gel varalım bizim ile kim giresin bahçelere Daim öter bülbülleri gülistanım solmaz benim Bizim ilin bahçeleri daim tazedir gülleri Ma’müredürür bostanım ağyar gülüm üzmez benim Mansur kadehin nice kez ma’şuka sundu elime Dört yanından od urdular kimse halim bilmez benim Yana-yana kül oluban sen ma’şukanın yolunda Günde bin kez yanarısam dosttan yüzüm dönmez benim Canım ışkın külüngüne Ferhad olup tuttum başım Daim öter bülbülleri gülistanım solmaz benim Yûnus aydur ey sultanım ışıkınıla yandı canım Ger kılarısan dermanım ayrık canım ölmez benim ALLAH DİLİNDEN ŞİİRLER Bu bölüme aldığımız parçaların özellği “Tanrı dilinden” de şiirler söylemiş bulunduğunu göstermektedir. Yûnus Emre’yi de aşırı ve “yoldan azmış” batın sofileri gibi göstermekten zevk alan bazı araştırıcılar, O’nun “insaniyetçiliğini” nasıl islamı inkar ettirecek kadar aşırı yorumlamışlarsa, tasavvufunu da, açık ve seviyesiz bir “Tanrılık iddiası” gibi sunmaya heves etmişlerdir. Bu parçaları öbür bütün şiirlerindeki tevazu, kulluk, miskinlik, kara sevda ve dervişlik havasından uzaktırlar. Zira Yûnus, tanıdığı ve sevdiği Allahı, tıpkı Kur’an’da ki sesiyle konuşturmağa gayret etmiştir. ¾ 1 ¾ Ka’be vü büt iman benim çarh uruban dönen benim Bulut olup göğe ağan yağmur olup yağan benim Yaz yaratıp yer donatan gönlümüz evi hanedan Hoşnudam ata anadan kullak kadrin bilen benim Yıldırım olup şakıyan kakıyıp nefsîn dokuyan Yer ka’rasından börküyen şol ağulu yılan benim Hamza’yı Kaf’tan aşıran elin ayağın şaşıran Çokları tahttan düşüren hikmet ıssı sultan benim Et ü deri sünük çatan cismeyleyip diri tutan Hikmet beşiğinde yatan kudret südün emen benim Bir niceye verdim emir devlet ile sürdü ömür Yanan kömür kızan demirörse çekiç salan benim Kar yağdıran yer donduran hayvanların rızkın veren Şöyle bilin mahlukaata ol rahım ü rahman benim Gerçek aşık gelsin beri göstereyim doğru yolu Makamdır gönüller şarı ırılmayıp duran benim Yere göğe bünyad uran ırılmadan kayım duran Irmaklara göl çağıran adım Yûnus umman benim ¾ 2 ¾ Ben bende buldum çün Hakk’ı şekk ü güman nemdir benim O dost yüzün görmezisem bu gözlerim nemdir benim Gelsin münacat eyleyen doksan bin hacet söyleyen Taşra ibadet eyleyen görün o dost nemdir benim Musa olup Tur’a çıkam nur oluban gözden bakanı Söz oluban dilden çıkam sur u negam nemdir benim Musa varır Tur’a çıkar orya varır nura bakar Dosttan gayrı zerre kadar bu gözlerim görmez benim Uş ben beni cem’eyledim o dosta iman eyledim Birliğine kıldım kaamet riya taat nemdir benim O dost bana ümmi demiş hem adımı ümmi komuş Dilim şeker gövdem kamış bu söyleyen nemdir benim Ümmi benim Yûnus benim dokuz atam dörttür anam Işk oduna düşüp yanan suk u bazar nemdir benim ¾ 3 ¾ Evvel benim ahır benim canlara can olan benim Azıp yolda kalmışlara hazır meded eren benim Bir karara tuttum karar benim sırrıma kim erer Gözsüz beni nerde görer gönüllere giren benim Kün deminde nazar eden bir nazarda dünya düzen Kudretinden han döşeyip ışka bünyad uran benim Düz döşedim bu yerleri baskı kodum bu dağları Sayvan gerdim bu gökleri yeri sonra düren benim Dahı aceb aşkılara inkar ü din iman oldum Halkın dahı gönlündeki küfr ü islam güman benim Halk içinde dirlik düzen dört kitabı doğru yazan Ak üstüne kara dizen ol yatdığı Kur’an benim Dost ile birliğe yeten buyruğu neyise tutan Mülk bezeyip dünya düzen o bahçıvan hemen benim Ben bu yere buyurucak yeryüzüne gün urucak Ulu deniz mevc urucak Hace dahı hemen benim Diller damaklar şaşıran ışk ezanını tapşıran Hamza’yı Kaf’tan aşıran o ağulu yılan benim Yûnus değil bunu diyen kendiliğidir söyleyen Kafir olur inanmayan evvel ahır hemen benim ¾ 4 ¾ Benim ol tılsım-ı pinhan ki bugün iyana geldim Ezeli nişansızıdım ebedi nişada geldim Bu tılsımı çünkü açtım zulümata nur saçtım Ey nice bin makaam geçtim ki bu cism ü cana geldim Ben okudum ism-i a’zam ki vücuda geldi alem Koyuban adımı Adem benim uş cihana geldim Çü bakıp beni görürler ayrığa niçin sorarlar İsteyip beni ararlar buna ben gümana geldim Kamu yerde ben bulundum kamu zerrede bilindim Kamu yana çün çalındım bu ile beyana geldim Ne kişidürür bu Yûnus ki iyan edibdür bu razı İşidin bu söz ü sazı benim uş lisana geldim ¾ 5 ¾ Ne der isem yortum yürür elimde ferman tutarım Ne der isem hükmüm revan çün hükm-i sultan tutarım İns ile bu cinn ü peri devler benim hükmümdedir Tahtım benim yel götürür mühr-i Süleyman tutarım Dünya benim rızkımdurur kavmi benim kavmimdurur Her dem benim yargım yürür yargıyı candan tutarım İblis ü Adem kim olar aza vü yahut azdıra Cümle benim iyi yavuz kamusun andan tutarım Senin gibi can variken ab-ı hayat isteyeni Karanuluğa gideni ben onu hayvan tutarım Onsuz olursam ölürüm onun ile dirilimi Siz sanmayın ki dirliği hemişe candan tutarım Dinîm imanım oldurur onsuz olursam dünyada Ne put u haça taparım ne din ü iman tutarım Yûnus aydur hiç şek değil ol benvenem ben ol’venem Ben ne derisem dost tutar, dost dediğin ben tutarım. ¾ 6 ¾ Deniz kenarında ova kuyuda işleyen kova İsa’nın ağzından dua oldum bile işe geldim Ay oldum aleme doldum bulut oldum göğe ağdım Yağmur olup yere yağdım nur oldum güneşe geldim Kıyl u kal’den geçenlere yolda gözün açanlara Anlayıban seçenlere vka’a oldum düşe geldim Benim ol dertler dermanı benim ol ma’rifet kanı Benim Musi-i İmrani Tur dağından aşa geldim Yolum sana oldu durak sabahın söylenendir Hak Yûnus Emre dilinde Hak olup dile düşegeldim ¾ 7 ¾ Beni bunda veribiyen bilir ben ne işe geldim Kararım yok bu dünyada giderim yumuşa geldim Dünyaya çok gelip gittim erenler eteğin tuttum Kudret ününü işittim kaynayıban coşa geldim Sert söz ile gönül yıktım od oldum canları yaktım Sırrımı bu halka çaktım aleme temaşa geldim Ben oldum İdris-i terzi Şit oldum dokudum bezi Davud’un görklü avazı ah edip nalişe geldim Aşık oldum ay yüze nisar oldum bal ağıza Nazar kıldım kara göze siyah olup kaşa geldim Musi oldum Tur’a vardım koç oldum kurbana geldim Ali olup kılıç saldım meydana güreşe geldim |