DİN ŞİİRLERİ

Edebiyatımızın sade halk diliyle yazılmış en güzel din şiirleri, “dinî ilâhî” denilebilecek parçalardır.

Dergahta ve cami’de ayni sevgi ve saygı ile söylenen, Mevlid törenlerine başka bir hava katan bu şiirler halkımızın kalbine adeta mübarek kudsi parçalar hissiyle yerleşmiştir.

 

¾ 1 ¾

Hak Çalabım Hak Çalabım sencileyin yok Çalabım

Günahlıyım yarlığağıl ey rahmeti çok Çalabım

 

Ben aydıram ki ey gani nedir bu derdin dermanı

Zinhar esirgeme beni ışk oduna yak Çalabım

 

Gel kogıl beni yanayım baştan başa uşanayım

Ol sevdiğin Muhammed’e olayım çırak Çalabım

 

Ne yoksul u baylardasın ne köşk ü saraylardasın

Girdin miskinler gönlüne edindin durak Çalabım

 

Kullar senin sen kulların, günahları çok bunların

Uçmağına sal bunları binsinler burak Çalabım

 

Ne ilmim var ne taatım ne gücüm var ne takatım

Meğer senin inayetin kıla yüzüm ak Çalabım

 

Yarlığagıl sen Yûnus’u bu günahlı kullarıla

Eğer yarlığamazısan key katı firak Çalabım

 

¾ 2 ¾

Dağlar ile, taşlar ile çağırayım Mevlam seni

Seherlerde kuşlar ile, çağırayım Mevlam seni

 

Sular dibinde mahi ile, sahralarda ahu ile

Abdal olup yahu ile, çağırayım Mevlam seni

 

Gökyüzünde isa ile, Tur dağında Musa ile

Elimdeki asa ile, çağırayım Mevlam seni

 

Derdi öküş Eyyub ile, gözü yaşlı Yakub ile

Ol Muhammed mahbub ile çağırayım Mevlam seni

 

Ham ü şükrullah ile, vasf-ı Kulhüvallah ile

Daima zikrullah ile, çağırayım Mevlam seni

 

Bilmişim dünya halini, terk ettim kıyl ü kalini

Baş açık, ayak yalını, çağırayım Mevlam seni

 

Yûnus okur diller ile, ol kumru bülbüller ile

Hakkı seven kullar ile, çağırayım Mevlam seni

 

¾ 3 ¾

Ben dervişim deyene, bir ün edesim gelir

Seğirdüben sesine, varıp yetesim gelir

 

Sırat kıldan incedir kılıçtan keskincedir

Varıp anın üstüne, evler yapasım gelir

 

Altında Gayya vardır, içi nar ile pürdür

Varuben ol gölgede, biraz yatasım gelir

 

Oda gölgedir deyu, ta’n eylemem hocalar

Hatırınız hoş olsun, biraz yanasım gelir

 

Ben günahımca yanam, rahmet suyunda yunam

İki kanat takınam, biraz uçasım gelir

 

Andan Cennete varam, Cennette Huriler görem

Huri ile Gılmanı, bir bir kocasım gelir

 

Derviş Yûnus bu sözü, eğri büğrü söyleme

Seni sigaya çeker bir Molla Kasım gelir

 

¾ 4 ¾

Hak yarattı alemi, aşkına Muhammed’in

Ay ü günü yarattı, şevkine Muhammed’in

 

“Ol!” dedi oldu alem, yazıldı levh ü kalem

Okundu hatm-i kalem, şanına Muhammed’in

 

Hep erenler geldiler, dergaha yüz sürdüler

Zirk-i tevhid ettiler, nuruna Muhammed’in

 

Veysel Karani kazındı, ahır yine özendi

Sekiz Uçmak bezendi, aşkına Muhammed’in

 

Ferişteler geldiler, saf saf olup durdular

Beş vakt namaz kıldılar, aşkına Muhammed’in

 

Havada uçan kuşlar, yaşarıp dağ ü taşlar

Yemiş verir ağaçlar, aşkına Muhammed’in

 

İmansızlar geldiler, andan iman aldılar

Beş vakt namaz kıldılar, Muhammed’in

 

Yûnus kim ede methi, över Kur’an ayeti

An ! Vergil salavatı, aşkına Muhammed’in

 

¾ 5 ¾

Çalap Nurdan yaratmış canını Muhammed’in

Aleme rahmet saçmış adını Muhammed’in

 

Dostum demiş yaratmış, onun kaydını yemiş

Ümmetine göstermiş yönünü Muhammed’in

 

Muhammed bir denizdir, bütün alemi tutmuş

Evilyalar ördeği gölünde Muhammed’in

 

Dünya malın tutmamış hiç emanet artmamış

Terzi biçip dikmemiş hilatın Muhammed’in

 

Yılda yetmiş bin hacı, herbiri niyet eder

Varır ziyaret eder nurunu Muhammed’in

 

Yûnus Dede’m aşıktır, eksiklidir miskindir

Her kim yemez mahrumdur, hanını Muhammed’in

 

¾ 6 ¾

  Muhammed’e bir gece Çalap’tan gedi Burak

Cebrail der : ey Hoca seni davet eder Hak

 

Geldi Cibril hazreti getirdi Burak atı

Nurdan idi hil’atı gözü gevher yüzü ak

 

Kalktı Mi’raç kasdine, yönesi abdestine

Secde kıldı Dostuna, demedi yakın ırak

 

Kadem bir taşa bastı, taş koptu bile vardı

Dur ya mübarek dedi, şöyle kaldı “Muallak”

 

Göklere haber oldu, yer ü gök şadlık kıldı

Dediler ahmed geldi, arzoldu sekiz uçmak

 

Üveys yerinde durdu, Arşa yönün döndürdü

Enbiya elin gördü, dedi olsun yüzün ak

 

Hep melekler geldiler, Burak’tan indiler

Yolunu döndürdüler, ol dem yürüdü yayak

 

Çün geçti Felekleri, ün geldi ki “Gel beri!”

Kaldırdım perdeleri, hemen cemalime bak

 

Cemalim sana ıyan, gösterem belli ayan

İn Burak’tan ol yayan Arş’ıma basgıl ayak

 

Nice bin yıllık yola, bir anda vara gele

Yûnus eydür kim ola ? Ol Muhammeddir mutlak.

 

¾ 7 ¾

Canım kurban olsun senin yoluna

Adı güzel, kendi güzel Muhammed

Şefaat eyle bu kemter kuluna

Adı güzel, kendi güzel Muhammed

 

Mümin olanların çoktur cefası

Ahirette olur zevk ü safası

On sekiz bin alemin Mustafa’sı

Adı güzel, kendi güzel Muhammed

 

Yedi kat gökleri seyran eyleyen

Kürsi’nin üstünde cevlan eyleyen

Miracında ümmetini dileyen

Adı güzel, kendi güzel Muhammed

 

Aşık Yûnus neder dünyayı sensiz

Sen Hak Peygambersin şeksiz, gümansız

Sana uymayanlar gider imansız

Adı güzel, kendi güzel Muhammed

 

¾ 8 ¾

Can ü gönülden seversen Yalvar kul, Allah’a yalvar

Maksuda ermek dilersen Yalvar kul, Allah’a yalvar

 

Yalvar a kardeş yalvara Varmıyasın yüzü kara

Ümmet isen Peygambere Yalvar kul, Allah’a yalvar

 

Geceler uykudan uyan Gizli sırlar olsun ayan

Mahrum olmaz Allah deyen Yalvar kul, Allah’a yalvar

 

Tanı sen kendinî tanı Neden yarattı Hak seni

Nolacağın anubeni Yalvar kul, Allah’a yalvar

 

Yûnus nuş eyle belayı Yürü maksudun dileği

Hem inleyi, hem ağlayı Yalvar kul, Allah’a yalvar

 

¾ 9 ¾

Şol Cennet’in ırmakları Akar Allah deyu deyu

Çıkmış İslam bülbülleri Öter Allah deyu deyu

 

Salınır Tuba dalları Kur’an okur hem dilleri

Cennet bağının gülleri Kokar Allah deyu deyu

 

Kimi yiyip kimi içer Hep melekler rahmet saçar

İdris nebi hulle biçer Biçer Allah deyu deyu

 

Hep nurdandır dirsekleri Gümüştendir yaprakları

Uzandıkça budakları Biter Allah deyu deyu

 

Aydan arıdır yüzleri Misk ü anberdir sözleri

Cennet’te huri kızları Gezer Allah deyu deyu

 

Hakka aşık olan kişi Akar gözlerinin yaşı

Pür nur olur içi dışı Söyler Allah deyu deyu

 

Ne dilersen Hak’tan dile Kılavuz ol gir doğru yola

Bülbül aşık olmuş güle Öter Allah deyu deyu

 

Açıldı gökler kamusu Rahmetle doldu hepisi

Sekiz Cennetin kapısı Açar Allah deyu deyu

 

Rıdvan-dürür kapı açan İdris-dürür hülle biçen

Kevser şarabını içen Kanar Allah deyu deyu

 

Miskin Yûnus var Yarına Koma bu günü yarına

Yarın Hakk’ın divanına Varam Allah deyu deyu

 

Hak müyesser etse varsam Güzel Kabetullah sana

Bakuben hayranın olsam Güzel Kabetullah sana

 

Kara tonuna bürünür Arş’la beraber görünür

Sana varmayan yerinür Güzel Kabetullah sana

 

Gümüşten kapı açmışlar Mermerlerin döşemişler

Altın kuşak kuşatmışlar Güzel Kabetullah sana

 

Kabenin çevresi dağlar Didar görmüş sular çağlar

Aşık Yûnus durmaz ağlar Güzel Kabetullah sana

 

SOSYAL ÖĞÜTLER

Bu bölüme aldığımız şiirler, Yûnus Emre’nin, yapıcı, tenkidi sosyal (toplucu) görünüşlerini dile getirmektedir. Bu şiirlerde, mistik, cezbeli Yûnus Emre’nin, yoksullara merhamet dolu “uyanık” bakışlarına rastlamaktayız. Bu konudaki görülerimiz yukarıda belirtilmiş ve Yûnus Emre ile ondan 600 yıl sonra gelen Mehmet Akif arasında bazı paraleller kurulmuştu.

 

Buradaki öğütlerin insanları yükseltici telkinler taşımalarıdır.

 

¾ 1 ¾

İşidün iy ulular ahır zaman olısar

Sağ Müslüman seyrekdür ol da güman olısar

 

Danişmend okur tutmaz derviş yolun gözetmez

Bu halk öğüt işitmez ne sarp zaman olısar

 

Gitdi beğler mürveti binmişler birer atı

Yedüği yoksul eti içdüği kan olısar

 

Ya’ni er koptu erden elin çekmez murdardan

Deccal kopisar yerden anlar uyan olısar

 

Birbirine yanubana, ettiğim kalur sana

Yarın Mahşer gününde cümle ayan olusar

 

Ey Yûnus imdi senin aşk ile geçsin günün

Sevdüğün kişi senin canına can olusar.

 

¾ 2 ¾

Müslümanlar zamana yatlu oldu

Halal yenmez haram kıymetlü oldu

 

Okuyan Kur’ana kulak tutulmaz

Şeytanlar semirdi kuvvetli oldu

 

Haram ile hamir tutdu cihanı

Fesad işler eden hürmetlü oldu

 

Kime kim Tanrı’dan haber verirsen

Kakır başın salar huccetlü oldu

 

Şakird üstad ile arbede kılur

Oğul atayıla izzetlü oldu

 

Fakirler miskinlikden çekdi elin

Gönüller yıkuban heybetlü oldu

 

Peygamber yerine geçen hocalar

Bu halkun başına zahmetlü oldu

 

Yûnus gel aşık isen tevbe eyle

Nasuh’a tevbe ucu kutlu oldu

 

¾ 3 ¾

Kemdürür yoksulluktan nicelerin varlığı

Bunca varlık var iken, gitmez gönül darlığı

 

Batmış dünya malına, bakmaz ölüm haline

Ermiş Karun malina, zehi iş düşvarlığı,

 

Bu dünya kime kaldı, kimi berhudar kıldı

Süleyman’a olmadı, anın berhudarlığı

 

Süleyman zembil ördü, kendi emeğin yedi

Anınıla buldular anlar Peygamberliği

 

Gel imdi Miskin Yununs, nen var Hakk’a harc eyle

Gördün elinden gider, bu dünyanın varlığı

 

¾ 4 ¾

Bu dünyanın meseli ulu bir şara benzer

Veli bizüm ömrümüz bir tez bazara benzer

 

Her kim bu şara geldi bir lahza karar kıldı

Gerü dönüp gitmeği gelmez sefere benzer

 

Bu şarın evvel tadı şehd ü şekerden şirin

Ahır acısını gör şol zehr-i mara benzer

 

Evvel gönül almağı hublara nisbet eder

Ahır yüz döndürmeği acuz mekkara benzer

 

Bu şarın hayalleri dürlü dürlü halleri

Aldanmış gafilleri cazu ayyara benzer

 

Bu şarda hayallerin haddii vü şümarı yok

Bu hayale aldanan otlar davara benzer

 

Bu şarın sultanı var cümleye ihsanı var

Sultan ile bilişen yoğiken vara benzer

 

Biçare Yûnus’u gör derd ile hayran olmuş

Anun her bir nefesi şehd ü şeker benzer

 

¾ 5 ¾

Sen bu cihan mülkünü kaftan kafa tuttun tut

Ya bu alem malını oynayuban utdun tut

 

Süleyman’ın tahtına şad olup oturdun bil

Dev’e peri’ye düpdüz hükümleri etdin tut

 

Sen Feridin haznesin Nüşirevan genciyle

İltüp Kaarun malını sen malına kattın tut

 

Ömrün senin ok gibi yay içinde dopdolu

Dolmuş oka ne durmak ha sen onu attın tut

 

Bu dünya bir lokmadur ağızda çiğnenmiş bil

Çiynenmişse ne durmak ha sen anı yuttun tu

 

Çün denize garkoldun su boğazına yetdi

Dalbınmağil ey miskin ha sen ana battın tut

 

Ahır bir gün ölürsün ölüm vardur bilirsin

Kamulardan ayrılıp varıp sinde yattın tut

 

Her nefes kim ayrılur ol kesedendür gider

Çün kese geri doülmaz, sen onu tükettin tut

 

Yüzyıllar hoşluğ-ıla ömrün geçerse Yûnus

Sonucu bir nefestir, sen onu unuttun tut

 

¾ 6 ¾

Bir söz diyeyim sana dinle canın varısa

Kem tama’lık eyleme aklın sana yarısa

Ma’nide getirmişler kardeşten yar yiğrektir

Oğuldan dahı tatlı eğer doğru yarısa

Gördün yarın eğridir nen varısa ver kurtul

Uslulardan öğüttür işittiğin varısa

Yarın sana mukaabil tapısında secde kıl

Çıkar ciğerin yedir eğer çaren varısa

Ekmek yeyip tuz basmak ol namertler işidir

Ekmek onu komaya tuzun hakkı varısa

Ansız sözün gör nedir; çok söz hayvan yüküdür

Arife bir söz yeter tende gevher varise

Eylik erin yarıdır ölürse-uçmak yeridir

Senden sonra söylenir ne dirliğin varısa

Yûnus miskin delidir hem sözünden bellidir

Ayıplaman yarenler eksikliği varısa

 

¾ 7 ¾

Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil

Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil

Doğru yola gittinise, er eteğin tuttun ise

Bir kez hayır ettin ise, birine bindir az değil

Erden sana nazar ola, için dışın nur ola

Beli kurtulmuştan ola, şol kişi kim gammaz değil

Er odur ki alçak dura, ayık odur yola vara

Göz odur ki Hakk’ı göre, gündüz gören göz değil

Yûnus Emre’m sözün satar, söze bal-ü yağ katar

Altmış bin sarrafa satar, yükü gevherdir koz değil

 

¾ 8 ¾

Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz

Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz

Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı

Söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz

Kelecilerin pişirgil yaramazını şeşirgil

Sözün usıla düşürgil demegil çağada bir söz

Gel ahi ey şehriyarı sözümüzü dinle bari

Hezaran gevher dinarı kara toprağ ede bir söz

Yürü-yürü yolunula gafil olma bilinile

Key sakın o şeh katından seni ırağ ede bir söz

Yûnus imdi söz yatından söyle sözü gayetinden

Key sakın o şeh katından seni ırağ ede bir söz

 

¾ 9 ¾

Söylememek harcısı söylemeğin hasıdır

Söylemeğin harcısı gönüllerin pasıdır

Sözü doğru diyene Kulil hak dedip Çalap

Bugün yalan söyleyen yarın utanasıdır

Bu gönüller pasını yuyuban gidermeye

Şol sözü söylegil kim sözün hulasasıdır

Cümle yaradılmışa birlik ile bakmayan

Halka müderris ise hakkıykatde asıdır

Şer’ile hakıykatin vasfını aydam sana

Şeriat bir gemidir hakıykat deryasıdır

Niteme muhkem ise tahtaları geminin

Deniz mevc urucağız anı uşadasıdır

Bundan içeri haber işit aydayın ey yar

Hakıykatin kafiri şer’in evliyasıdır

Biz talibleriz her dem ışık sabakın okuruz

Çalap müderris bize ışk hod medresesidir

Evliya safa-nazar edeli günden beri

Hasıl oldu Yûnus’a her ne ki olasıdır

 

¾ 10 ¾

La şerik’ten okursun yine şerik katarsın

Bire iki demeyi kimden fetva tutarsın

Din ü iman bünyadı doğrulukla gerçeklik

Ol tamam olmayıcak neyile din çatarsın

Çün Kur’an gökten indi onu Allah buyurdu

Andan haber versene ha kitaptan ötersin

Okursun tasnif kitap çekersin bunca azap

Havf u reca sende yok öyle ki bir Tatar’sın

İlm okumak hasılı ibret almaktır ancak

Pes kendinî bilmezsen bir hayvandan betersin

İlm okumak hasılı ibret almaktır ancak

Pes kendinî bilmezsen bir hayvandan betersin

İlm okumak hasılı ibret almaktır ancak

Çün ibrette değilsin görmeden taş atarsın

Dört kitabın ma’nisin Mustafa cem’eyledi

Anı unuttun benzer şerh ile söz satarsın

Kılasın riya namaz yazığın çok hayrın az

Dinle neye varır söz cehennemde yatarsın

Halka fetva verirsin ya sen niçin tutmazsın

İlmin var amelin yok günahlara batarsın

Sen fakıhysin biz fakiyr sana tanımız yoktur

İhlas ile gelirsen bizden nesne utarsın

Yûnus miskin bu sözü aşk aleminden söyler

Deme bilmeden ona : sen kendinden katarsın

 

¾ 11¾

Erenler bir denizdir aşık gerek dalası

Bahri gerek denizden girip cevher alası

Yine biz bahrı olduk denizden gevher aldık

Sarraf gerek gevherin kıymetini bilesi

Yürü var ebsem olgıl ne simsarlık satarsın

Ali gibi er gerek işbu sırra eresi

Muhammed Hakk’ı bildi Hakk’ı kendinde gördü

Cümle yerde Hak hazır göz gerektir göresi

Dedim işbu nefesi aşıklar hükmüyile

Bahıllıksız er gerek bir karara durası

Alimler kitap düzer karayı aka yazar

Gönüllerde yazılır bu kitabın süresi

Yürü hey sufi zerrak ne salusluk satarsın

Hak’tan artık kim ola kula dilek veresi

Hak durağı gönülde ayatı var Kur’an’da

Arş’tan yukarı ancak ışk burcudur kalesi

Şöyle delil olmuşam bilmezem dünden günü

Yüreğime işledi ışk okunun yarası

Gel şimdi miskin Yûnus tut erenler eteğin

Cümlesi miskinlikte yokluk imiş çaresi

 

¾ 12 ¾

Benim bunda kararım yok, ben bunda gitmeğe geldim

Bezirganem metaım çok, alana satmağa geldim

Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için

Dost’un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim

Dost esrüğü deliliğim, aşıklar bilir neliğim

Denşürüben ikiliğim, birliğe bitmeğe geldim

Ol hocamdır ben kuluyum, dost bağçesi bülbülüyüm

Ol hocamın bağçesine, şad olup ötmeğe geldim

Bunda biliş olan canlar, anda bilişirlermiş

Bilişüben Hocamıla, halim arzetmeğe geldim

Yûnus Emre aşık olmuş, Maşuka derdinden ölmüş

Gerçek erin kapısında, canım arz etmeğe geldim.

 

DERVİŞLİK ŞİİRLERİ

Bu bölümdeki şiirler, dervişliğin değerini, ululuğunu anlatan parçalardır. Yûnus Emre’de ideal olgun, kamil insan tipi derviş’tir.

Derviş Allaha aşık ve onun tarafından sevilendir.

Bu bölümdeki bazı şiirlerde önemli bir özellik de, Yûnus Emre’nin, derviş olmadığı, olamayacağı halde, dervişlik taslayan, bunu gösterişle, kıyafetle olabilir sanan riyakar kimselere yaptığı kınamalar, ayıplamalardır.

 

¾ 1 ¾

Her kime kim dervişlik bağışlana

Kalpı gide, pak ola gümeşlene

Nefesinden müşk ile anber tüte

Budağından il ü şar yemişlene

Toprağı dertli için derman ola

Gölgesinde çok kademler işlene

Aşıkın gözü yaşı hem göl ola

Ayağından saz bitip kamışlana

Cümle şair dost bahçesi bülbülü

Yûnus Emre arada dürraçlana

 

¾ 2 ¾

Dervişlik der ki bana Sen derviş olamazsın

Gel ne deyeyim sana Sen derviş olamazsın

Derviş bağrı baş gerek Gözü dolu yaş gerek

Koyundan yavaş gerek Sen derviş olamazsın

Döğene elsiz gerek Söğene dilsiz gerek

Derviş gönülsüz gerek Sen derviş olamazsın

Dilin ile şakırsın Çok maniler okursun

Vara yoğa kakırsın Sen derviş olamazsın

Kakımak ger hoş ola Muhammed de kakırdı

Bu kakımak sende var Sen derviş olamazsın

Doğruya varmayınca Mürşide yetmeyince

Hak nasip etmeyince Sen derviş olamazsın

Derviş Yûnus gel imdi Ummanlara dal imdi

Ummana dalmayınca Sen derviş olamazsın

-3-

Ben dervişem diyen kişi işbu yola ar gerekmez

Derviş olan kişilerün gönlü genğdür dar gerekmez

Derviş gönülsüz gerekdür söğene dilsüz gerekdür

Döğene elsüz gerekdür halka beraber gerekmez.

Halka benzetmeye işün gönlünün teşvişin

Yüzbini birdür dervişin arada ağyar gerekmez

Eğer derviş isen derviş cümle alem sana biliş

Fuzulluğu hulka değiş araya ağyar gerekmez

Derviş olan kişilerin miskinliktir sermayesi

Miskinlikden özge bize mal ü mülk ü şar gerekmez

Er elini aldınısa ere gönül verdünise

İkrar ile geldün ise pes ere inkar gerekmez

Yûnus sen gördün bir eri arturma gördüğün biri

Şudur budur deyübeni derviş tarümar gerekmez

¾ 4 ¾

Dinîn imanın var ise hor görmegil dervişleri

Cümle alem müşdakdurur görmekliğe dervişleri

Ay u güneş müştakdurur gervişlerin sohbetine

Ferişteler tesbih okur zikir eder dervişleri

Tersalar tövbeye gelir taht ısları zebun olur

Dağlar taşlar secde kılur göriceğiz dervişleri

Derviş oku ırak atar hoy demeden cana utar

Gaafil olma yeter tutar hor görmegil dervişleri

Ol Fahr-i alem Mustafa sıdkı bütün aşkı asfa

İster isen ondan vefa incitmegil dervişleri

İncidesin ah edeler ömrün günün kurutalar

Gözsüz olasin yideler ta bilesin dervişleri

Yer gök eder hırka hakı himmetleri olsun baki

Çün padişah oldu saki esrüdiser dervişleri

Gökten inen dört kitabı günde bin kez okur ısan

Vallah didar görmeyesin sevmez isen dervişleri

Yûnus aydır bu ışk geldi ölmüş canım diri kıldı

Sen-ben demek benden kaldı göriceğiz dervişleri

¾ 5 ¾

Bu dervişlik durağı bir acaip durakdur

Derviş olan kişiye evvel dirlik gerekdür

Çün erde dirlik ola Hakk ile birlik ola

Varluğı elden koyup ere kulluk gerekdür

Kulluk eyle erene bakup Hakk’ı görene

Senden haber sorana key miskinlik gerekdür

Miskin olagör bari benlikden ırak yürü

Gönlünde benlik olan miskinden ırakdur

Hak ere belnüm dedi varluğın erde kodu

Erenlerün himmeti yerden göğe direkdür

Bu dervişlik beratın okumadı müftiler

Anlar ne bilsün anı bu bir gizli varakdur

İy Yûnus bildüm deme artuk eksik söyleme

Tut miskinlik eteğin ahır sana gerekdür

¾ 6 ¾

Dervişlerin yoluna sıdk ile gelen gelsin

Hak’tan özge nesneyi gönülden süren gelsin

Dervişlik dedikleri bir tükenmez kan olur

Has u am kul u sultan bu kandan alan gelsin

Derviş dolunur-dolar her nefes göğe ağar

Ben diyeyim doğruyu canına kıyan gelsin

Dervişlik bir lokmadır yer ile gökten ulu

Bu azamet lokmayı yutup siniren gelsin

Dervişler gözü açık dünü-günü uyanık

Bu söze Tanrı’m tanık bakmadan gören gelsin

Dervişin duyduğu Hak Hak’tan işidir sebak

Deprenmeden dil-dibak sözü işiden gelsin

Dervişin kolu uzun çıkarır münkir gözün

Şarka-garba düp-düzün sunmadan eren gelsin

Dervişler Hakk’ın dostu canlarıdır Hak mesti

Aşk şem’ini yaktılar pervane olan gelsin

Bu miskin Yûnus’u gör dervişlik ile geldi

Nefsîndendir şikayet nefsîn öldüren gelsin

¾ 7 ¾

İşidin ey yarenler eve dervişler geldi

Can şükrane verelim eve dervişler geldi

Her kim görür yüzünü unutur kendözünü

İlm-i batından öter eve dervişler geldi

Dervişler uçar kuşlar Hak bezminde sarhoşlar

Zihi devletlü başlar eve dervişler geldi

Dervişler yüzü sulu görenler olur deli

Batını Arş’tan ulu eve dervişler geldi

Seydi Balum ilinden şeker damar dilinden

Dost bahçesi yolundan eve dervişler geldi

Yûnus kulun umutsuz kimsesi yok yalunuz

Feda olsun canımız eve dervişler geldi

¾ 8 ¾

İy bana derviş diyen nem ola deriş benüm

Dervişlik yaylasında hareketüm kış benüm

Derviş adın edindüm derviş donun donandum

Yola bakdum utandum hep işüm yanlış benüm

Hırkam tacum gözlerüm fasid işler işlerüm

Her yanumdan gizlerüm bin bir fasid iş benüm

Yoldan haber soralar ayduram inanurlar

Kalbim safi sanurlar vay ne düşvar iş benüm

İçerüme bakarsan buçuk pulluk nesne yok

Taşramun gavgasından alemler dolmuş benüm

Yûnus aydur yarenler ey gerçeğüm erenler

Bu yolda olan haller Alah’a kalmış benüm

¾ 9 ¾

Ey bana iyi diyen benim kamudan kemter

Şöyle mücrimim yolda mücrimler benden server

Benim gibi mücrim kul varısa bir dahı bul

Dilimde ilm-i usul dileğim dünya sever

Takındım şeyhlik adın kodum ma’şuk taatın

Verdim nefsîn muradın kanı Hakkıla bazar

Hırkam suçuma perde endişem yanlış yerde

Gönlüm ayruk bazarda dilimde sözüm esrar

Kime kim öğüt verdim ol Hakk’a erdi gördüm

Bana benim öğüdüm hiç eylemedi eser

Zahirim iyi adda gönlüm fesad taatta

Bulunmaya Bağdat’ta benim bir ayyar

Dışım biliş içim yad dilim hoş gönlüm mürted

Yavuz işe iyi ad böyle fitne kanda var

Yayıldı Yûnus adı suçtur kamu taatı

Padişah inayeti suçun geçire meğer

¾ 10 ¾

Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil

Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil

Hırkanın ne suçu var sen yoluna varmazsan

Vargıl yolunca yürü er yolu kalmaç değil

Dersin şeyhin ışkına yalın ayak-baş açık

Er var dirlik dirilmiş yalın ayak aç değil

Durmuş ma’rifet söyler erene Yûnus Emre’m

Yol eriyle yoldadır yolsuza yoldaş değil

¾ 11 ¾

Sufiyem halk içinde tesbih elimden gitmez

Dilim ma’rifet söyler gönlüm hiç kabul etmez

Boynumda icazetüm riyazıla taatum

Endişem ayruk yerde gözüm yolun gözetmez

Söylerim ma’rifeti saluslanurum katı

Miskinliğe dönmeğe gönlümden kibir gitmez

Hoş dervişem sabrum yok dilümde inkarum çok

Kulağumdan gireni hergiz özüm işitmez

Görenler elim öper tac u hırkama bakar

Şöyle sanurlar beni zerrece günah etmez

Görenler sufi sanur selam verür utanır

Anca iş kopar aydum el erüben güç yetmez

Dışımda ibadetüm sohbetüm hoş taatum

İç bazarda gelicek bin yıllık ayyar etmez

Dışım derviş içüm boş dilim tatlu gözüm hoş

İlla ben etdüğümi dinîn denşüren etmez

Yûnus eksüklüğüni Allah’una arzeyle

Anun keremi çokdur sen etdüğün ol etmez

¾ 12 ¾

Ey bana iyi deyen adımı sufi koyan

Aceb süfi mi olur hırka ile tac giyen

Başıma tac urundum halka sufi göründüm

Dışıma hırka giydim içim bir kuru kovan

 

Bu dilim zikir söyler gönlüm fesat fikreyler

Git böyle mi zikreyler Hakk’ı aşk ile seven

 

Gözüm yolun gözetmez kulak işidir tutmaz

Dilim yerinde yatmaz da’viler kılar yalan

 

Yûnus gümansız bilir yalancı yolda kalır

Bir gün maksadın bulur gerçeklik ile gelen

 

İRŞAD ŞİİRLERİ